31 Ocak 2011 Pazartesi

Türk mitolojisi

Türk mitolojisi, tarihi Türk halklarının inanmış oldukları mitolojik bütüne verilen isimdir. Eski efsaneler, Türk halklarının eski ortak inancı Tengricilikten öğeler taşır. Bunların bazıları sonradan islami öğeler ile değiştirilmiştir.

Türk mitolojisi, birçok araştırmacıya göre aynı Tengricilikte de olduğu gibi tektanrıcı bir temelden, zamanla çoktanrıcı bir biçime doğru gelişmiştir. Ayrıca tarihi Türk halklarının temasa geldikleri Zerdüştlük, Mani dini ve Budizm de Türklerin mitolojisinde izler bırakmıştır. Bu yüzden genel bir tanım olan Türk mitolojisine, halkların çeşitliliği ve inançtaki farklı unsurlar göz önünde tutulursa Türk Mitolojileri demek daha doğru olabilir.

En eski kalıntılar

Türk halklarının yazı kullanmaları ancak 6. yüzyıldan sonra başladığı için, Türk mitolojisinin en eski kalıntıları ancak diğer halkların yazılı belgeleriyle kanıtlanabilir. En önemli kanıtlar eski Çin yazılarında bulunur. Örneğin M.Ö. 330 yılından kalan bir yazıda Türk mitolojisinin en önemli efsanelerinden olan Asena efsanesi ile karşılaşılır.

Tanınmış destanlar

 Bozkurt

 

Bilinen en eski Türk efsanesi. Tüm Türk halklarında çeşitli şekilde yaygındır. Efsaneye göre Türkler düşmanları tarafından tamamen yok edilirler. Sadece kolları ve bacakları kesilmiş ufak bir erkek çocuk hayatta kalır. Tengri'nin gönderdiği kutsal bir dişi kurt çocuğu besler büyütür ve korur. Kurt çocuktan gebe kalır ve on yavru doğurur. Bu on çocuk gelecek Türk toplulukların hükümdarlarıdır.

Ergenekon destanı

 

 Türkler büyük bir yenilgiye uğradıktan sonra çadırlarını toplayıp göç ederler. Tengri'nin gönderdiği kutsal bir kurt Türklere kılavuzluk eder ve onları verimli toprakları olan, etrafı dağlarla çevrili büyük bir ovaya götürür. Birkaç kuşak sonra Türkler bu ovaya sığmaz olurlar. Bu kez bir kurt onlara etraflarını çeviren dağlardan birisinin madenden oluştuğunu gösterir ve demirciler bu dağı eritirler. Halk ovadan çıkar ve tekrar bozkırların egemenliğini ele geçirdiklerini tüm bozkır halklarına duyururlar. Bu güne nevruz adı verilir.

Oğuz Destanı

Bu destan Türklerin atası olarak bilinen Oğuz Kağan'ın hayatını anlatır. Doğumundan ölümüne, ve devleti oğullarına pay edişine kadar geçen destanda, Oğuz'un eşleriyle tanışması, oğullarının doğumu ve savaşlar da bulunmaktadır. 

Manas Destanı

Dünya'nın en uzun destanı olan Manas destanında, daha küçük yaştan kahraman olacağı bilinen Kırgız Manas'ın hikâyesi anlatılmaktadır. Manas'ın dostları tarafından ihanete uğratılıp öldürüldüğü söylenir. Mezarı başında ağlayan hayvanlar Manas'a ağıt yakarlar ve Göktanrı acıyarak Manas'ı diriltir. Manas da kendisine ihanet eden dostlarının peşine düşer.

Diğer Destanlar

    1. Göç Destanı
   2. Kırk Kız Destanı
   3. Yaratılış Destanı
   4. Kör Oğlu Destanı
   5. Şu Destanı

Kabile'nin türeyişini anlatan efsaneler

Türk mitolojisinin en mühim özelliklerinden birisi her kabilenin, ne kadar ufak da olsa şahsi bir türeyiş efsanesine sahip olmasıdır. Örneğin Oğuzname'de her sözü edilen kabilenin ilk önce türeyiş efsanesi anlatılır.

En önemli ve en tanınmış efsane Türkler'in ortak türeyiş efsanesidir. Bu efsane neredeyse her Türk topluluğunda tanınır ve en eski Türk hükümdarlarının, Göktanrı'nın gönderdiği bir kurt ile çiftleşmesinden türediğini anlatır. Bazı versiyonlarda bir dişi kurdun en son Türk olarak kalmış bir erkek çocuğu ile, diğer versiyonlarda ise Göktanrı'nın bir erkek kurt kılığında hükümdarın kızı ile çiftleştiği anlatılır.

Diğer iyi tanılan bir türeyiş efsanesi Kırgız halkının türeyiş efsanesidir. Bu efsaneye göre kutsal bir gölün suyundan gebe kalan kırk kız ilk kırgızları oluşturur.

Avrupa'da Türk mitolojisinin izleri

Avrupaya göç etmiş olan antik Türk halklarından dolayı, Avrupa'da da Türk mitolojisinin izlerini bulmak mümkündür. Özellikle Hunlar ve ön Bulgarlar destanlara konu olmuşlardır. Alman mitolojisinin en tanınmış destanı Hunlar'a ve ejderhalara karşı savaşan Alman kahraman Siegfried'in destanı'dır (Niebelungenlied). Bu destanda Atilla'nın adı "Etzel"dir.

ön Bulgarlar'ın (Türk Bulgarlar) Balkanlar'a getirmiş olduğu Han Asparuh (İşbara Han) destanını Bulgaristan'da henüz birinci sınıfta okuyan her Bulgar çocuğu ezbere bilir. Ayrıca yine ön Bulgarlar'ın getirmiş oldukları ilkbahar bayramı "Mart enizi"nde (Mart annesi) ilkokul çocukları Han Asparuh destanının bazı bölümlerini canlandırırlar. Canlandırılan bölümde, Han Asparuh ilk Bulgar devletini kurmuş ve bunu kutlamak için Göktanrı Tangra'ya (Tengri) adak vermek ister. Adak vermeden önce bir demet dereotunu kutsal ateşte yakması gerekir ama hiçbir yerde dereotu bulamaz. Bu yüzden çok üzülür. Çok uzaklarda Volga kıyılarında kalmış olan kızkardeşi, Asparuh'un derdini hisseder ve bir şahinin ayağına bir demet dereotu bağlayıp gönderir.

Macarlar'da da çok uzun bir Atilla destanı bulunur. Bu destanın en eski kalıntıları bir manastırda muhafaza edilmiş ve Osmanlılar'ın saldırısında Osmanlılar tarafından tamamen yakılmıştır. Sonradan hafızada kalanlarla yeniden yazılmıştır. 

Budist Türk mitolojisi

9'ncu yüzyılda Uygur Türkleri'nin Budizm dinini kabul etmiş ve bu dinin temeli üstünde ilk büyük yerleşik Türk kültürünü geliştirmişlerdir. Uygur rahiplerin bu dönemde binlerce Budist yazıyı, Sanskrit ve Çince'den Türkçe'ye çevirmiş oldukları bilinmektedir. Bunların arasında birçok yabancı efsane de Türkçe'ye çevrilmiş, ama eski Türk destanları ve tarihi de yazıya alınmıştır. Hotan kentinde zamanının en büyük kütüphanesini oluşturmuşlar, ama maalesef Kırgızların bir saldırısında bu kütüphane tamamen yanmıştır. Günümüze sadece ufak tefek sayfa parçaları kalmıştır, ama bu sayfa parçalarının bazılarının üzerinde görünen sayfa sayıları (sayfa 500- sayfa 600) bu kitapların ne kadar geniş kapsamlı ve ayrıntılı olduklarını kanıtlamaktadır.

Bu az sayıdaki kalıntının arasında manastırlara yeni rahipler kazandırmak için tasarlanmış efsaneler de bulunmaktadır. Örneğin birisindeö maddi hayatın kötü ve iğrenç olduğunu vurgulamak için korkunç bir hikâye anlatılmaktadır (Eski Türkçe):

    körüp ince sakıntı. Bo menin yutuzum bo tep içgerü kirip ülüg birle yattı... Yeme esrökin biligsizin üçün ölügüg kuçup uluvsuz bilig sürüp ol ölügke katıltı küçedükinte ötrü ölüg yarıltı... ol yarsinçıg et'özinteki kan irin arıgsız yablak taşıltı tökülti... yeme ol tözün är kamag özi tonı baştan adakka tegü kanka irinke örgenip uvutsuz biligin üçün esrükin ögsüz bolup könülina anıg ögrünçülük boltum tep sakıntı... ançagınçagan yarın yarudı kün tugdı... ol tözün er esröki adıntı usınta uduntı birök başın yokarı kötürüp körti supurgan icre yatukın koyınta ölüg yatur irin kan tökülür tüze yıdıyor kenti özün körtü kop kanka bulganmış arıgsızka ürgenmişin körüp ötrü belinledi anıg korkutı ulug ünün manradı terkin tul tonka taşıkıp tezdi nece yügürür erti anca kusar yarsıyur erti ol munca arıg ton kedsimişin antak terkin butarlayu üze bice yırtıp taşgaru kemişti ancak yügürtü bardı.. bir toş boşına tegti.. ötrü özin ol toş başına kemişti yuntı arıtıntı ol..

Yukarıda bir alıntısı gösterilen hikâyede, karısını kaybeden çaresiz bir adam, üzüntüsünden çok feci sarhoş olana kadar içki içer, ölmüş karısının mezarına gider, mezarı açar ve karısının cesedi ile cinsel ilişkiye girişir. Ceset ile öyle şiddetli sevişir ki çürümüş beden kollarının arasında çatlamaya başlar. Adam baştan aşağı çürük kana ve cerahata bulanır. Nihayet gün ağarır, adam başını kaldırır ve görür ki mezarın içinde karısının cesedinin yanında yatıyor, cesetten kan dökülüyor. Kendini görür; üstü başı kan ve cerahata bulanmıştır. Aniden yaptığı canavarlığı anlar, kendinden tiksinir, kiyafetlerini yırtmaya başlar, içini bir korku sarar ve paniğe kapılır. Adam mezardan çıkar ve koşmaya başlar. Bir yandan bağırarak ağlar, bir yandan kusar. Bu tip Budist hikâyelerde hep olduğu gibi adam sonunda bir manastıra gider ve tüm maddi dünyadan uzak bir şekilde hayatını Budaya adar.

Geyik Avı

Bazı diğer hikâyelerde Buda'nın başka bedenlerde tekrar doğmuş varlığı konu olarak ele alınır. Hikayelerin birisinde dengesiz bir Hint hükümdar yüzlerce adamı ile birlikte ava çıkar ve binlerce ceylanı öldürür. Ceylanların başı olan altın renginde bir ceylan, Buda'nın reenkarnasyonudur. Altın ceylan hükümdarı uyarır ve can almayı bırakmasını buyurur, ama hükümdar onu dinlemez. Altın ceylan sonunda hepsini feci şekilde cezalandırır.

Kaynakça

    * Türk Mitolojisi, Yazar:Murat Uraz, ISBN: 9759792359 Basım Tarihi: Nisan 2001 (12,50 YTL)
    * Türk Mitolojisi I. Cilt (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar) Yazar: Bahaeddin Ögel, Ankara, 1998, 3. baskı, 16 x 24 cm., XI+644 sayfa, Türkçe, Ciltli. ISBN: 9751601150
    * Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük Yazar: Celal Beydili, Yurt Kitap-Yayın; Mart 2005, 1. Baskı, 13.5x19.5, 600 sayfa, Türkçe, K. Kapak. ISBN: 9759025051

Türk mitolojisine dair önemli kaynaklardan diğer biri de Ziya Gökalp'in Türk Töresi adlı eseridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder